18 Mayıs 2011 Çarşamba

DÜNDEN BUGÜNE KEYF-İ BİSİKLET


                           
              Pek çok insan gibi üç tekerlekli bir bisikletle öğrendim pedal çevirmeyi ve direksiyon hakimiyetini.Hayal meyal hatırlıyorum bu bisikleti. Hafızamı zorladıkça birkaç kare canlanıyor gözümde.Sanırım bir de fotoğrafım var anneannemlerde üç tekerlekli bisikletin üstünde.Başkada söyleyecek bir sözüm yok.
              Üç tekerlekli bisiklet için artık büyük sayıldığımda ;
        yukarıdaki bisikletin bir eşini sürmeye başladım.Bir müddet kullandıktan sonra yanlarda duran portatif destek tekerleklerin  bir tanesini çıkardı babam dengemi sağlamayı yavaş yavaş öğrenmem için.Anne-babaların ilk çocuklara has gösterdikleri ihtimam ve sahip oldukları yüksek öğretme isteği sayesinde ilkokula başlamadan evimizin uzun koridorunda iki tekerlekli bisiklet sürmeyi öğrendim :) Öğretmenin verdiği gurur ve mutlulukla parıldayan iki çift gözün gölgesinde koridorun bir ucundan diğer ucuna neşeyle ulaştım.O senenin yaz tatilinde annneannem ve dedemin yanına gittiğimde dedem aynı bisikletin bir boy büyüğü ile yüzümü güldürdü. Üstelik evimizin uzun dar koridoruna karşılık bir bahçe vardı  bisiklet keyfim için.





          Birkaç sene sonra karne hediyesi olarak büyük vitesli bir bisiklet hediye edildi yine dedem tarafından(ilk torun olmak işte böyle bir şey :))Lakin  bisiklet benim için biraz büyüktü.Hatta oturduğumda ayaklarım pedallara yetişmiyordu.Bu küçük engel(!) bisikleti sürmeme mani olamadı.Madem oturamıyordum o halde bende ayakta kullanacaktım.Maalesef bisikletle aramdaki tek engel bu değildi.Bisiklet büyüklüğünden mütevellit ağır da olduğu için güçsüz bileklerim hakimiyeti sağlamakta zorlanıyordu.Hal böyle olunca düşmek de kaçınılmazdı.O yaz dizlerim ve dirseklerim yara içinde kalsa da ten rengim mor-yeşil arası olsada bisiklet sevgim tüm engelleri aşmıştı ve bir bisiklet üstadı olmayı başarmıştım(kendimce).
         Tam da keyiflii zamanlar geldiğinde yaralarım iyileştiğinde ,kendi çapımda ustalaştığımda İstanbul'a dönüş vakti gelmişti.Bisikletimle ayrılmıştık ta ki site içinde bisiklet sürme alanlarına sahip bir eve taşınana dek.O eve taşınmamızla bisiklet keyfim dört mevsim devam ederken üstelik artık oturarak sürebilecek duruma gelmişken ;bir süreliğine başka bir şehre taşınmıştık.Ve bu göç esnasında bisikletim nakliye şirketinin azizliğine uğrayıp sır olmuştu :( Yeni bir şehre alışma telaşı,kimlik arayışları,liselere giriş sınavı derken unutmuştum kaybolan bisikletimi.Gözden uzak olan gönülden de uzak olur misali yıllar geçti bisiklete binmedim hoş böyle bir ihtiyaç da hissetmedim.
                   Yıllar yılları kovaladı büyüdüm ,üniversiteye başladım.Bir de baktım kampüsün içinde öğrencilerin hizmetine sunulmuş onlarca bisiklet.Yılların saklı kalmış özlemi bir anda dile geldi.Bir yanım bisiklete binme isteği ile dolup taşarken diğer yanım düşüp rezil olma endişesi içindeydi.Bir kaç ay gitgeller arsında geçtikten sonra bir bayram tatili öncesi öğrenciler memleketlerine dağılmış
etraf tenhalaşmış güneşte alçalmışken içimden bir ses işte tam vakti dedi.Yöneldim bisikletlere doğru heyecan ve endişe içinde.Kendimce güzel bir tane seçtim ,frenini zincirini kontrol edip biraz uzaklaştıktan sonra tüm cesaretimi toplayıp bindim.Sanki o yıllar hiç geçmemişti ya da ben hiç ara vermemiştim sürmeye; işte öyle güzel sürdüm çocukluğumdaki keyifle.
              Ve bugün ben yine bisiklet sürdüm arkadaşlarımla beraber pedalları bazen ağır ağır bazen hiç durmamacasına çevirdik
                             yüzlerce binlerce kere şükrederek...