14 Ağustos 2011 Pazar

teknede iftar davetimiz

       
 Son iki yıldır babamın işi sayesinde misafirlerimizle teknede iftar yapmak nasip oluyor.Tekne ayarlama işini babam hallederken işin mutfak kısmıyla da annem ilgileniyor.

                                       
                                       Bütün yemekler bizim mutfakta pişiyor;teknede afiyetle yeniliyor

     
Salatalar,iftariyelikler,zeytin yağlıllar,baharatlar... tuzluktan peçeteye herşey tarafımızdan hazırlanılıp götürülüyor.Hal böyle olunca birkaç gün önceden hazırlıklarımız başlıyor.Unutulan hiçbir şeyin telafisi yok teknede bu yüzden liste hazırlayıp kontrol memurluğu yapmak bana düşüyor bütün yük omuzlarımda anlayacağınız (!)  : )


          Tekneye varınca hummalı bir çalışma başlıyor örtüler seriliyor, salatalar,iftariyelik tabaklar hazırlanılıyor,(binlerce din kardeşimizin açlıkla mücadele ettiğini düşünerekten her türlü abartıdan uzak tuttuk menümüzü)

   
Geriye şaheserin resmini çekip iftarı beklemek kalıyor...Ardından misafirlerimiz birer ikişer gelmeye başlıyor veee teknemiz boğazın şu sıralar pek de serin olmayan sularında ilerlemeye başlıyor .


 Boğaz köprüsünün altından geçerken işittik ezan seslerini ve ardından dualar ederek yedik hurmalarımızı içinde bulunduğumuz nimetlere binlerce şükrederek.

               
                        Akşam namazları için Emirgân Camisi'nde mola verip,boğaz sefamıza devam ettik,


 Annem ve benim için sefa kısmı yemekler bittikten sonra başlıyor.Bütün endişeler son buluyor ya bir şey unutursak,ya yemekler yetmezse,ya.... diye devam eden evhamlarımızı boğazın sularına bırakıyoruz : )

     
         Bütün aile bir arada olmanın verdiği mutluluk ve misafirlerimizi memnun etmiş olmanın haklı rahatlama hissiyle geçtik dönüş yoluna ve bitirdik günümüzü.


 Babamın fotoğraf çekmeyi çok seven amcası,Yaşar amca,yüzlerce fotoğraf çekti o gün buradaki tencere,masa fotoğrafları dışında hepsi onun objektifinden.Ricam üzerine bana da gönderdi tüm fotoğrafları ama ben en çok şu yukarıdakini beğendim seksen küsür yaşındaki dedemle sekiz yaşındaki kardeşimin tatlı sohbetinin fotoğrafını :)
 Unutmadan ilk fotoğraftaki karton poster de neşe kaynağı,tatlı ve sanatçı ruhlu kuzenime ait : D

11 Ağustos 2011 Perşembe

okurken erimek,imrenmek,Nazan Bekiroğlu...

        Şu sıralar Nazan Bekiroğlu'nun(sevgili yazıcım) İsimle Ateş Arasında  isimli kitabını bilmem kaçıncı kez okumaktayım.Her okuyuşumda bir kez daha hayran oluyorum sevgili yazıcımın kelimeleri anlamlı bir bütün haline getirirken sahip olduğu zerafete,estetiğe,kusursuzluğa...
        Çokça imreniyorum sevgili yazıcıma evet yazabilseydim böyle yazmak isterdim diyorum kendi kendime ve ekliyorum bu kitap tercüme edilemez bu kitap ancak kendi dilinde kendi coğrafyasında okunur diye.Sonra hayıflanıyorum dünya edebiyatından çevirilerini okurken bile büyük zevk aldığım kitapları kim bilir orjinal dilinde okusam nasıl olurdu diyerekten.Aslında konu bu değildi kitapta öylesine hoşuma giden bir parça var ki herkes okusun herkes mest olsun istiyorum.İşte o satırlar:     Kokuya ve onun sırlarına dair bilgim her gün artarken,bütün ruhların,bu arada Adem'in bile ruhunun yaratılmasından önce,mutlak bir Habercinin ruhunun yaratıldığını anlattı Nihade.Bu Peygamberi ruhun öyle bir ısı ve parlaklık taşıdığını ki dayanamayarak terlemeye başladığını.Her şeyi yaratan Rabb'in yere dökülen bu ter damlacıklarından gülün ruhunu yarattığını.Bu yüzden evren kendisi için yaratılan Peygamber ete kemiğe büründüğünde.yürürken kendisinden gülün ruhunun kokusu geldiğini ve dahi bu kokunun gülden Peygamber terine değil,Peygamber terinden gülün ruhuna ödünç verildiğini.Ezeli ruhu taşıyıcı bulunan ve bütün kokuların anası olan Peygamberî terden yaratıldığı için gülün kendisine bakanda tanışıklık duygusu ve bir hatıra uyandırdığını ,aynı anda dokunma ve gülümseme arzusu verdiğini.Ondan öğrendim.Ve gülün bana çok uzak ve eski bir bahçeyi hatırlatarak özlem ve acıyla gülümseme arzusu verdiğini böyle fark ettim.
                                                                   NAZAN BEKİROĞLU

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Ramazan Hallerim

    İtiraf ediyorum:Bu sene ramazanı endişe ile karışık bir özlemle bekledim.Uzun yaz günleri,ağustos sıcağı,artık kronikleşen mide ağrıları yersiz evhamlarımla birleşince acaba dayanabilecek miyim diye düşünmekten kendimi alamadım.Dün 20:31 'de ilk iftarla birlikte endişelerimin ne kadar gereksiz olduğunu anladım.Bir kez daha idrak ettim evet her zorlukla beraber bir de kolaylık vardı,herşeyden önce bu ay  rahmet ayıydı bütün aylara  sultan olandı.
     Bu sene ramazanı iyi ağırlamak istiyorum.Şükürler olsun, dün çok güzel geçti hem kolay bir oruç tuttum hem de kendime verdiğim sözleri tuttum :) darısı kalan 28 günün başına.Ramazandan önce beslenme uzmanlarının tavsiyelerini  nerede görsem okudum ve dün bütün tavsiyelerini uyguladım.Sanırım kolay bir oruç tutmamda bununda çok etkisi oldu.Proteini yüksek karbonhidratı düşük bol meyveli bir sahurun ardından sabah namazını kılıp yattım.(sabah namazını kılana kadar hiç uyumayıp öğlen bire kadar uyuyorum :) babam senin bu yaptığına orucu uykuya tutturmak denir diyor  :D ama böyle çok güzel ne yapayım :))Öğlen ezanına yakın kalktım ve bu sene ilk defa annemle beraber mukabeleye gittim.İyiki de gitmişim ,mukabelenin bir kısmını apartmanımıza yeni taşınan Iraklı teyze okuyor  arap aksanıyla.Ayetleri okurken aynı anda mânasını da bildiği için hikaye anlatırmışcasına okuyor.Ve tabii ben mest olmuş bir şekilde içimden bende arapça öğrenmek istiyorum n'apsam ki diye düşünerekten takip ediyorum.Mukabeleden geldiğimizde saat dört olmuştu biraz kitap okudum,yemeklerin hazırlanmasına yardım ettim bir de baktım saat yedi olmuş :D dışarıda biraz işim vardı hem de vakit geçsin dedim işlerimi  yürüyerek gidip gelmek suretiyle hallettim(bu performansa annem başta olmak üzere bende çok şaşırdım).Eve geldiğimde on dakika kalmıştı iftara.Sonrası malum su ve çorba içip,hurmamı yiyip namaz molası verdim tavsiye edilir böylelikle midenizi zora sokmamış oluyorsunuz ve diğer yemekleri de daha büyük bir iştahla yiyorsunuz tecrübeyle sabit :P.  Geldik benim en sevdiğim kısıma,teravih namazına.Ramazana dair en güzel şeylerden biri cemaatle camide kılınan teravih namazları bence.Öyle her zaman camide cemaatle kılamayışımdan olsa gerek bu muhabbet.Evet ramazanın ilk gününü böyle geçirdim Allah hepimizin tuttuğu oruçları kâbul,yaptığı ibadetleri makbul etsin...

NOT:Bütün bunları yazarken içimeki en büyük sıkıntı Somali başta olmak üzere Afrika'da bir çok bölgede aç olan din kardeşlerim.Ben bilirken iftarda yiyeceğim çeşit çeşit yemekleri ve buna rağmen zorlanırken sınırlı saatteki yememezliğe...Allah'ım onlara yardıma vesile et bizleri.