23 Aralık 2011 Cuma

evimizin miniği

Dokuz yıl önce bugün katıldı minik kardeşim aramıza.Onun gelişiyle beş kişilik  orta büyüklükte bir aile olduk.Evimiz onun ağlama sesleriyle doldu.Mutfağımız emziklerle biberonlarla renklendi.Ağlaması bir tek salıncakta dindiği için evimiz bir de salıncak barındırır hale geldi.Hepimizin hayatında tertemiz miss gibi bebek kokan bir dönem başladı.Beş buçuk aylıkken emeklemeye başladığından bir dönem GONZALES lakabıyla yaşadı.Koltukların altında, dolapların içinde hiç beklenmedik bir anda beklenmedik bir yerde bir çift zeytin gözün bakışıyla karşılaştık : ).Bol gürültülü zor bir bebekliğin ardından sakin, uyumlu dünyalar tatlısı bir kız çocuğu oluverdi. Muazzam hayal gücüyle hepimizi evcilik oyunlarının içine aldı.Kimi zaman bakkal Mehmet oldu kimi zaman bakkal Mehmet'in oğlu,kızı...İşin ilginç yanı hiç bakkala gitmemiş olmasıydı. Aramızdaki on bir senelik farka hiç takılmadı. Üç yaşından itibaren yaştaşmışız gibi davrandı. Bu bilmiş halleriyle bazen kızdırsa da çokça güldürdü. Ve maalesef çok hızlı büyüdü.
     Daha dün gibiyken masal okuduğum  günler bugün kendi hikaye kitaplarını okuyor yatarken.Beraber izlediğimiz filmlerde yaptığı yorumlarıyla beni benden alıyor.Her ne kadar kendini çoook büyümüş görse de bizim gözümüzde minicik ;tüm evin küçükleri gibi. Dokuz değil on dokuz olsa da bir şey değişmeyecekmiş  gibi görünüyor.Annemle babamın en büyük zevki onu bir bebek gibi sevmek.Alışamadık bir türlü büyüyor olmasına. 
   Geçen gün bana kızmamam kaydıyla anlatması gereken bir şey olduğunu söyledi ,bu duruma çok bozulsam da (o böyle söyleyince kendimi çok sertmiş gibi hissediyorum)  aaa Zeynepcim tabii söyle dedim. Meğerse benim bloğumdan bahsetmiş arkadaşına , onun için arkadaşına bahsedecek kadar önem taşıdığını bilmiyordum burasının.Ve doğum gününde burada kendisine özel bir yazı görmenin onu çok mutlu edeceğini düşündüm.Başladım yazmaya lakin onun bizim içimizdeki yeri benim anlatabildiğimden çok  daha derin ve engin. O bizim evin miniği, prensesi,güneşi,neşesi...Ne yazsam bilemedim o bizim Zeynep'imiz birtanemiz.İyiki doğmuş evimize neşe, bereket,muhabbet getirmiş.
Hayırlarla dolu faydalı bir ömür duasıyla...
Sözün özü: seni çooooooook seviyoruz ZESBİ : )

8 Aralık 2011 Perşembe

bir baş yapıt projesi

   
 Ne zamandır aklımdaydı.
İzleyecektim.
Konu ağırdı ben ise çok hassas.
Sağlam  ruh halinin sağlam  kafayla birlikte olduğu bir zamana ihtiyacım vardı.
Acele etmedim.Bekledim.Geçtiğimiz pazar günü Nazi işgalini ele alan bu filmi; ünlü yahudi yönetmenin  objektifinden izledim.Konuyla ilgili izlediğim üçüncü filmdi, life is beatiful ve the pianist'in ardından.Bu sefer nefretimi ve önyargılarımı bir kenara bıraktım. Zulme uğramış bir milletin zulmettiği insanları da düşünmemeye çalıştım. 


İçindeki tek rengin küçük kızın paltosuna ait olduğu bu filmi gerçekten tüm soğuk kanlılığımla izledim.
Kürklerinden çıkıp esir düşenleri,  kaçışanları,  saklanan minik çocukları, her an ölüm korkusuyla çalışan esirleri, öldürülenleri ,ateş edilen cesetleri, yetmeyip bir de ölüsü yakılanları izledim.
Bir cesede duyulan nefreti izledim.
Bir damla göz yaşı dökmesem de üzülemesem de ; bu apaçık  vahşetti.
Benim nefretimin haklı sebepleri olsa da vahşeti haklı göstermiyordu.
Neydi Hitler'in bunca öfkesinin sebebi?
 Neydi onu bu denli insanlıktan çıkaran?
 Evet kararımı verdim yakın zamanda okunacaklar listesine aldım ''Kavgam''ı.Bu öfkenin sebebini anlayabilmek için.
Filmin konusu ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bu baş yapıt projesini başlatma amacım film izlemek değil dilimi geliştirmek olsa da ; Almanların ingilizce konuşması pek komik geldi bana film Almanca olsa çok daha etkileyici olurdu o zaman da ben izlemezdim ya...

6 Aralık 2011 Salı

Kılıç-kalkan

Şu an bademciklerimde ; bakteriler ve benim sevgili antikorlarım kılıç kalkan oynamakta bende tüm enerjimi ikiye bölmüş durumdayım. Enerjimin ilk yarısı ile klavyenin tuşlarına basarken kalan yarım ile de zap yapıyorum : ) Bakmayın bu hasta halimle böyle dalga geçtiğime gerçekten tüm enerjim bundan ibaret.Uzun zamandır bademciklerim şişmemşti .Bu mini hastalık beni çok eskilerle götürdü. Ben küçükken senenin yarısını şiş bademciklerle geçirirdim . Streptococcus bakterileri aramızdaki muhabbet çok eskilere dayanıyor anlayacağınız : ) Çok şükür ben büyüdükçe araya mesafe koyduk daha az görüşüyoruz artık kendileriyle.
Ne planlarım vardı dünle bugün için. Neyse artık seneye Muharrem'e kaldı.Başka planlarım da vardı blogla ilgili onlarda ertelenmek zorunda kaldı.Bir başyapıt projesi başlattım da...Herşeyin başı sağlık diye boşa dememişler.
Konuyla hiç alakası yok ama az önce Show TV'de başlayacak olan bir dizinin fragmanını gördüm ve RTÜK'ü aradım. RTÜK şikayet telefonları ile kanallara uyarı ya da ceza gönderiyormuş.Bu konu da hepimize görev düşüyor. İşte numara:444 1 178
Herkese sağlıkla günler..