26 Şubat 2012 Pazar

anneme benzemek / benzeyebilmek

    Yandaki resmi gördüğüm ilk andan itibaren seninle ilgili bir yazı yazmak hep aklımdaydı anneciğim. Doğum gününde yazmayı planladım ama yazamadım.
   Bir film eleştirisi, kitap analizi ya da  kendimle ilgili bir şey yazmak kolayda söz konusu çok sevdiğim ve değer verdiğim insanlar olunca ne yazacağımı şaşırıyorum ; bu yüzden mazur gör anneciğim bu gecikmiş yazıyı .
   Sana benzetilmenin beni ne kadar çok mutlu ettiğini yeni yeni fark ediyorum aslında fiziksel açıdan pek de benzemediğimizi bilsem bile : ). Geçenlerde arkadaşlarımla konuşurken konu annelerimize benzetilmeye geldi. Herkes annesine benzetilmekten ne kadar keyif aldığından bahsetti. Arkadaşım F. yakın zamanlarda annesinin eski bir arkadaşıyla karşılaştığını söyledi ve bu eski arkadaşın F.'yi annesine çok benzettiğini ve F.' yi tanımamasına rağmen sırf bu benzerlikten ötürü gözlerinde ve sözlerinde oluşan sevgiyi,  muhabbeti  anlattı. Bizim asıl hoşumuza giden bu bence diye de ekledi. Bu konuşmanın üzerine pek çok şey netlik kazandı bende. Evet sana benzetildiğimde sendeki tüm güzel hasletlerin bana da aktarılmasıydı beni mutlu eden. Senin gibi ince düşünceli ,  hassas , nezaketli görülmek ; bu muazzam önyargılarla muamele edilmek çok güzeldi. Bunu biraz geç olsa da idrak edebildiğim için çok mutluyum.Çünkü bunu idrak ettiğimden beri sana benzemek/benzeyebimek için daha çok çaba sarf ediyorum. Ve çokça şükrediyorum  önce bir annem olduğu için , sonrasında senin gibi bir anneye evlat olarak dünyaya geldiğim için. İnşAllah şükretmeye bize verilen güzelliklerle , hayırlarla dolu bir ömürde hep devam ederim. Biraz geçte olsa doğum günün kutlu olsun annecim daha nice faydalı, sağlıklı, huzurlu yıllarda hep yanımda olman duasıyla...

NOT: Genelde bir yazı yazdıktan sonra yanlış yazdığım kelimeleri bulması için veya anlamın düştüğü yerleri göstermesi için anneme okuturum , fikrini alırım. Bu sefer malumunuz annem okumadan yayınlıyorum. Umarım hatalarımı mazur görürsünüz.

7 Şubat 2012 Salı

again and again: JANE EYRE






Üç sene önce bu vakitler yine böyle yağmurlu bir İstanbul akşamında okuyup bitirmiştim JANE EYRE'i.
Test kitaplarının, lisenin son sınavlarının arasında farklı bir soluk getirmişti hayatıma.





Kitabı bitirdikten sonra acaba filmi de var mıdır? diye nette dolaşırken kendimi benim dünyama çok benzeyen bir dünyada buluvermiştim.Benimle aynı yaşta, aynı sıkıntılı sürecin içinde,klasikleri seven, HARRY POTTER  serisiyle büyümüş,değer yargılarımız birebir uyuşan bir genç kızın yaşadıkların yazdığı bir websitesiyle karşılaşmıştım.(O zamanlar kişisel siteler,bloglar hepsinden bihaberim.) Jane Eyre'in yakın zamanda bir filmini izlemiş ve onla ilgili bir yazı yazmış sitesine.Bende arama motoruna yazınca JANE EYRE filmi diye kendimi AYŞE ZEYNEP' in gizli dünyam diye tabir ettiği sitesinde bulmuştum. O zamanlar bu sitenin benim hayatımda ne gibi değişikliklere yol açacağını bilmeden her satırını okumuş ve sitenin bir numaralı takipçisi olmuştum.Yorumlar aracılığıyla tanıştık Ayşe Zeynep'le . Ve zaman çok hızlı ilerledi ikimizde iyi düşünülmeden verilmiş öss tercihlerinin ardından yeni bir hayata başladık. Ayşe Zeynep üniversiteye başladıktan üç ay sonra aslında olmak istediği bölümde bulunmadığını fark ederek okuduğu bölümü dondurdu ve yeniden hazırlandı sınavlara. Bu arada sitesini hiç ihmal etmedi, bende gelişmeleri takip ettim.Yoğun bir sürecin sonunda istediği bölümü kazandı ve bana rehber oldu. Sonuçta mesleğimle geçireceğim bir ömür vardı ve bir daha denemeye değerdi. Ondan aldığım ilhamla hareket ettim şimdi, Allah'ın izni ve yardımıyla istediğim bölümdeyim. 
Ayşe Zeynep'te bir doktor adayı :)





Bu yaşadıklarım JANE EYRE'in bendeki yerini daha da özel kıldı.
O zaman çok aramama rağmen bulamamıştım JANE EYREin filmini çekilmiş onlarca film arasından.

Bir kaç hafta önce 2O11  versiyononu izledim. Bu izlediğim üçüncü versiyondu.  Aslına uygunluk açısından fena değildi.Mia Wasikowska'yı ALICE IN WONDERLAND filminden sonra JANE olarak görmek beni şaşırtsa da şu ana kadar benim hayalimdeki JANE' e en yakınıydı diyebilirim hem fiziksel açıdan hemde karakteristik açıdan.

Bu sefer yapımcılar filmi sona yakın bir yeden başlatıp flashback' lerle anlatmış hikayeyi diğerlerinden ayıran en önemli özelliği buydu. 

!!!Eğer kitabını okumadıysanız veya 18OO'lerin İngiltere'sine karşı özel bir ilginiz yoksa bu film bitmeyebilir ben üç kere daha da çekseler üç kere daha izlerim o da ayrı : )

İzlemek isteyenlere iyi seyirler diliyor ve bu yazıyı da burada noktalıyorum...

3 Şubat 2012 Cuma

böyle bir kandil




Banada böyle bir kandil geçirmek nasip olur inşAllah...


Kandiliniz mübarek olsun.

2 Şubat 2012 Perşembe

MELEK-Çİ-LİK OYUNU

melekçilik oyunu
Yıllarca sisteme karşı durdum, gururla face hesabım yok dedim.Ama bu sanal savaşta mağlup oldum.Okulla ilgili herşey face üzerinden haberdar edilince bende  bu manasız savaşı bitirmek zorunda kaldım ve bir hesap açtım .Tabii bir hesap açınca eski arkadaşlarımı da bulmayı ihmal etmedim. Lise birinci ve ikinci sınıfı beraber okuduğum arkadaşlarıma ulaştım. Aralarında irtibatı hiç koparmadığım arkadaşlarım olduğu gibi o zamandan beri hiç görüşmediklerim de vardı ve bu yeni sanal buluşma yaşadığımız bir çok anıyı canlandırdı.Bir kız lisesinde olmanın bütün eğlencesini beraber yaşamıştık.Bunlardan biri de oynadığımız melekçilik oyunuydu.  
    Lisenin ilk günleriydi her telden pembe gömlekli lacivert etekli yirmi kız bir sınıfta toplanmıştık. Sınıf hocamız birbirimizi daha yakından tanımamız ve sevmemiz için melekçilik oyununu başlattı.Neydi bu melekçilik oyunu?
    Hocamız ,bir çekiliş yapar gibi hepimizin isimlerini minik kağıtlara yazdı  ve hepimiz birer kâğıt seçtik. Bir hafta boyunca kurada çıkan arkadaşımızın meleği olduk.Hiçbirimiz meleğinin kim olduğunu bilmiyordu.Bir meleğin görevi  kurada çıkan arkadaşını mutlu etmekti. Kimi zaman çaktırmadan bir çikolata atardı arkadaşının çantasına bir melek , kimi zaman ufak hediyeler bırakırdı sırasının altına ,bazen de defterinin içine güzel sözler yazardı. Arkadaşının sevdiği şeyleri araştırır ona göre hareket ederdi. Bir hafta boyunca görünmez bir melek olurdu.Bir haftanın sonunda herkes kimin meleği olduğunu açıklar yeniden çekiliş yapılırdı.Böylece hem birbirimizi daha yakından tanıma fırsatı bulduk hemde çok sevdik.Birini mutlu etmenin zevkiyle, mutlu edilmenin tadını aynı anda yaşadık. 
        Ne güzel günler yaşamış ne tatlı anılar biriktirmişiz diyorum şimdi. Bundan sonra lise defterim etiketi altında aklıma geldikçe yazacağım bu anıları.İki ayrı şehirde iki ayrı okulda bitirdim liseyi.Yazacak çok anım var yani :) Öyle çabuk unutuyorum ki bu güzel anıları kaybetmemek için burada kayıt atına alacağm inşAllah.
                                                                       Bir başka anıda görüşmek üzere ...