25 Eylül 2011 Pazar

kardeşim

Geçen sene bu zamanlar başlamıştı maratonumuz.Artık sekizinci sınıf olan kardeşim benim zamanımdaki adıyla LGS(liselere giriş sınavı)yeni tabiriyle SBS'ye(seviye belirleme sınavına) hazırlanıyordu.Kardeşimin çalışmayı sevmeyen gereğinden fazla rahat yapısı ondan daha çok annemi yoruyordu.Tüm anneler gibi çocuğu için en iyisini isteyen bu yüzden bütün programını bize göre düzenleyen annemin hayalinde tek bir okul vardı kardeşim için :
Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi(BAİHL).Yakın çevremizde BAİHL'ye giden herkes okulu yere göğe sığdıramıyordu.Bizde onun her anlamda en iyi eğitimi alacağına inandığımız bu okulu kazanması için tüm aile seferber olmuş durumdaydık.Kardeşim okuldan gelir gelmez hızlı bir şekilde karnını doyurup,sivil hale geçip(yarım saat içinde)annem tarafından kursa bırakılıyordu.Sonrasında eve gelip doğru dersaneye.Tabii bu yazdıklarım kelimedeki kadar kolay olmuyordu.Her sabah gözünü bugün kendimi iyi hissetmiyorum okula gitmesem olur mu? diye açan kardeşimin okuldan kursa ardından dersaneye gitmesi sırasında nasıl bir arbede yaşandığını tahmin edersiniz.Servis şoförüne bazen biraz beklemesi için rica etmek,bazen yetişemeyip en son bize gelmesini söylemek ve kimi zaman annemin pes edip tamam ben bırakacağım demesiyle ;kardeşim gelene dek sessizliğin tadını çıkarmak...Haftaiçimiz babamın işi sebebiyle şehir dışında olmasıyla annemin komutasında bu tempoda geçerken;haftasonlarmız kardeşimin dersaneden dönüşüyle temposunu arttırarak devam ediyordu.Okuldan gelen performans ödevlerini babam yaparken bizde hafta boyu olduğu denemelerin analizini yapıp,eksik konuları üzerİnde duruyorduk.Rehberlik hocası ile devamlı irtibat halinde olan annem ödev takibini yapıyordu.
       Ama ne yazık ki;tüm bu uğraşlara rağmen on beş dakikadan daha fazla oturtmak mümkün olmuyordu kardeşimi.Psikiyatrist olan kuzenimin  ileri derecede dikkat dağınıklığı teşhisi koymasıyla ilaç kullanmaya başladı.İki saat süren denemeden ilk kırkbeş dakikada çıkan çocuk,son dakikaya kadar durmaya başlamıştı hatta öyle ki hocaya topuk sesinden rahatsız olduğunu söylüyordu.Annem ve babam kardeşimi elinde olmayan nedenlerden dolayı zorladıkları için üzülselerde,ilaçtan sonra başarı grafiğindeki hızlı yükseliş hepimizin yüzünü güldürdü.Bir gün kardeşimin rehberlik hocası: çocuğunuzdaki ani olumlu değişimin farkında mısınız? dedi ve ekledi ilk defa başka hiçbir şeyle ilgilenmeden bir ders boyunca beni dinledi.Annem durumu anlatınca hoca da bu değişikliğin sırrını çözdü.Tek bir cümle vardı herkesin dilinde:keşke daha önce farkedilseydi!
     Nisan,mayıs aylarına geldiğimizde tempo artarak devam ediyordu bitiş çizgisine az kalmıştı.Artık kardeşim başta olmak üzere hepimizin sabrı tükeniyordu.Isınan havalar ders çalışmayı hepten çekilmez bir hale getriyordu.Hergün biraz olsun basket oynayıp deşarj olurken sınava onbeş gün kala birden basket oynamama kararı aldı düşüp kolunu kırmaktan korktuğunu söyleyerek.Yaşadığı endişeyi ve eğitim sisteminin halini en güzel bu karar anlatmıştı bana.
     Zaman su  misali akıp geçti büyük gün geldi.Güzel geçen bir sınavın ardından heyecan içinde tercih sonuçlarının açıklanmasını bekledik.Okulun puanı hızlı bir ivmeyle yükseliyordu.Sonuç hepimizi sevindirdi.İlk tercihi olan BAİHL'yi kazanmıştı.Ve yatılı okuyacaktı.
     Pazartesi günü duygusal dakikalar eşliğinde ayrıldık.Eve som bir sessizlik çöktü,koridordaki halılar hiç bozulmadı.İlk üç gün bu durumun tadını çıkardık.Dördüncü gün ilk ayrılığın acısı ziyadesiyle anneme  ve sonrasında bize sirayet etti.Kardeşimin adının anılması annemin gözlerinin dolmasına yetiyordu.
     Dün ilk ayrılık sona erdi hep beraber okuldan almaya gittik.Onlarca aile özlem içinde okulun bahçesinde çocuğunu bekliyordu.Ağlayan başka veliler içimi rahatlattı bizde bir anormallik yoktu herkese zor gelmişti ilk ayrılık.
      Kardeşim bir bindiki arbaya beyefendinin keyfi gayet yerinde okulun yüzme havuzu,saunası,baketbol ve futbol sahaları,şimdiden çok sevdiği arkadaşları...İki gündür maceralarını dinliyoruz.Şehir dışından gelenler,annesiyle her konuştuğunda ağlayanlar,her akşam telefondan kardeşlerinin videolarını izleyenler ...Hepsini muzip kardeşimin dilinden dinlemekle meşgulüz şu sıralar
                                                                 seni çooook seviyoruz canım kardeşim...

21 Eylül 2011 Çarşamba

Geciken Marmara Adası tatili

       Aylardan mayıs babam bir grupla arkadaşıyla Marmara Adası'na gitmiş ;  berrak denizi,yüksek yamaçları ve en çok da insana huzur veren sakinliğiyle babamı kendisine hayran bırakmış ada.Eve geldiğinde babam mest olmuş bir şekilde anlattı adayı ve bizde tatilimizi adada geçirmeye karar verdik.Sene boyu kalabalıkların içinde kalışımızdan ve hayat tarzımızdan olsa gerek bir tatil mekanında aradığımız ilk şey tenhalık olur.Ve aradığımız tenhalığı yalnızca haziran başı ile eylül ortasında bulabileceğimizi bildiğimizden haziran başında benim finallerimin ve kardeşimin SBS'sinin hemen ertesinde adaya gitmeye niyetlendik.Lakin babamın işleri mani oldu.Biraz sabırsız da olsak  iştahımızı eylüle sakladık.Dayanamadık temmuz başında iki aile günü birlik bir gezi yaptık adaya veee eylül ayını  iple çekmeye başladık.Nihayet geçtiğimiz hafta muradımıza erdik :)
     
           Adaya  Tekirdağ üzerinden iki saatlik bir deniz yolculuğuyla ulaştık.Beş gün boyunca iki odalı nezih bir pansiyonda yaprak hışırtısı ve dalga sesiyle kulaklarımızı dinlendirdik.
       Olabildiğine sakin plajlarda ninja kaplumbağa(!) kıyafetlerimizle(haşemalarımızla) doyasıya yüzdük eğlendik .Yeni  okul yılı için bolca enerji depoladık .Tatili bu geç yapma işini  çok sevdik.Sanki üç ay boyunca deniz,kum,güneş üçlüsüyle berabermişiz hissi verdi bize :D
       İşte böyle umarım yeni dönemle birlikte bloğuma daha çok yazar ve daha çalışkan bir öğrenci olurum...