7 Aralık 2015 Pazartesi

keşke bir daha içinde olsam dediğim zamanlar

Öyle çok gıpta edilesi gelmeyecek belki benden başkasına. Çok muhteşem bir anı beklemeyin bu başlığın altına. 
Üniversite ikinci sınıfın ikinci sömestırındayım. Keyifli derslerim, bana ismimle seslenen mütebessim hocalarım var . İlerleyen senelerde bu kadar şanslı olmayacağımı bilmeden gidip geliyorum okula. Okuldan ziyade gidiş gelişlerimin meftunuyum. Fiyakalı, körüklü, kışın sıcak yazın serin belediye otobüsünde oturarak yol alıyorum. Havalar güzel gidiyor, elimde Nazan Bekiroğlu'nın Nar Ağacı romanı kulağımda Farid Farjad Anroozha albümü. Farklı bir boyuttayım. Otobüse biner binmez kulaklarımı takıp okumaya başlıyorum kitabımı. Müziğin etkisyle kah Zehra'nın yanında buluyorum kendimi karadeniz kıyılarında kah doğu illerinde Setterhan'ın yanında. 20. yüzyılın başlarındayım, Zehra'nın ruhu kadar inceliyor ruhum, cepheden haber beklemenin yorgunluğu ile olgunlaşyorum.  Acaba şimdi ne olacak diye düşünmeden her cümlenin tadını çıkıyorum. Arada bazı cümleler kulağımda kalsın diye içimden tekrar ede ede camdan dışarıyı seyrediyorum. Haliç köprüsünden geçerken Galata'ya, Feshane'ye,güneşin sudaki akislerine bakıyorum. Farid Farjad etkisi sevgili yazıcımın ahenkli cümleleri ile birleşince bir haller oluyor bana. Kendimi masal şehrinin prensesi sanıyorum , az sonra tüm Esenler semtini ve Organize Sanayi Sitesi'ni dolaşacak bir belediye otobüsünde değilimde saltanat kayığındayım sanki, cidden :)
İşte bir daha o tadı hayatımda bulabilir miyim bilmiyorum o yüzden buraya yazıyorum şayet bulamassam  yaşadığımı hatırladıkça keyifleniyim . Hey gidi güzel gençlik diyeyim .

Hiç yorum yok: